
Adalet mi, Adaletsizlik mi? Felsefi Bir Bakış Açısı
Adalet ve adaletsizlik, insanlık tarihinin en çok tartışılan ve özlemi duyulan kavramlarından ikisidir. Peki, adalet nedir? Adaletsizlik nedir? Bu sorulara cevap ararken, felsefenin derinliklerine inmek ve hukuk, ahlak, etik gibi farklı disiplinlerin perspektifinden bakmak gerekir. Bu yazıda, Hans Kelsen'den İonna Kuçuradi'ye, Vecdi Aral'dan Platon'a kadar birçok düşünürün fikirlerinden yararlanarak, adalet ve adaletsizlik kavramlarını anlamaya çalışacağız.
Adalet ve Ahlak İlişkisi
Ahlak, insanın hem toplumsal hem de kişisel vicdanıyla ilgilidir. Vicdanımız, eylemlerimizin doğru veya yanlış olduğunu bize fısıldar. Hukuk ise toplumsal yaşamın bir yansımasıdır ve ahlakın sesini duyurur. Ancak hukuka uygunluk (legalite) ile ahlaka uygunluk (moralite) her zaman örtüşmeyebilir. Hukuka uygun olan bir fiil, ahlaki olmayabilir. Bu noktada, hukukun sadece dış eylemlerle, ahlakın ise iç eylemlerle ilgilendiği düşüncesi yetersiz kalır. Hukuk, niyet ve zihniyeti de dikkate alır. Örneğin, kasten işlenen bir suç ile ihmal sonucu işlenen bir suç arasında fark vardır.
Hukuk ve Adalet İdeali
Hukuk, adalet idealine hizmet etmeyi amaçlar. Adaletin toplumsal yaşamda gerçekleşmesi için çalışır. Hukuk, insanların akıl ve vicdanlarına seslenerek belirli davranışları emreder. Etik ise ahlak felsefesidir. İnsanın kendisine ve diğer insanlara karşı olan görevlerini belirler. Etik, insanlar arasındaki davranış standartlarını belirleme ve ahlaki yargılarda bulunma sürecidir.
Peki, adalet insanların en eski özlemlerinden biri olduğuna göre, adil bir hukuk düzeni isterken neyi amaçlıyoruz? Platon'a göre adalet, bir "fikir" veya insan düşüncesinin bir tasarımıdır. Adalet fikrini kavramlaştırmak mümkün müdür? Adalet talep ederken, haksızlığa uğradığımızı ileri sürerken veya haklarımızı isterken aslında "adil bir dünya" özlediğimizi ifade ediyoruz. Kendimize ait olan veya başkasına ait olması gereken bir şeyin verilmesini istiyoruz. Yoksun bırakıldığımız, bizden alınmış ve bize geri verilmesi gereken bir şeyi kastediyoruz. İşte bu noktada, adaleti anlamak için adaletsizliğe odaklanmamız gerekir.
- Adaletsizlik, hak ihlalidir.
- Adaletsizlik, kişilerin haklarının çiğnenmesine yol açan veya engelleyen muamele biçimidir.
- Adaletsizlik, temel insan haklarının ihlalidir.
Adalet ve Adaletsizlikle Mücadele
Adalet ve adaletsizlik, iki karşıt terimdir ancak iki karşıt kavram değildir. Adaletsizlik bir durumu, adalet ise bir fikri, bir talebi veya bir ilkeyi ifade eder. Adalet fikrini şöyle tanımlayabiliriz: Adalet, kişilerin temel haklarının korunması ve bu hakların gereklerinin yerine getirilmesi talebidir. Bu talep, sosyal ve siyasal ilişkilerin düzenlenmesini belirleyen ilkelerin, normların insan hakları bilgisi ışığında türetilmesini gerektirir.
Adalet fikrinden hareketle adaletsizlikle savaşmak için, öncelikle bir durumu doğru değerlendirmenin nasıl bir etkinlik olduğunu bilmemiz gerekir. Yani, felsefi bilgiye sahip olmamız gerekir. Özellikle yargıçlar ve kamu görevlileri için bu bilgi, vazgeçilmezdir.
Sonuç olarak, adalet insanlığın ebedi arayışıdır. Mutlak adaletin mümkün olmadığına inananlar bile, göreceli adaletle yetinmek ve bilimin, özgürlüğün, barışın, demokrasinin ve hoşgörünün adaletini savunmak zorundadır. İnsan haklarının adalet ve hukukla korunabileceğine inanmak, adil bir toplum inşa etme yolunda atılacak en önemli adımdır.