
Arap Alevilerin Dramı: Kimlik Mücadelesi ve Görünmezlik Korkusu!
Suriye'de 2011'de başlayan iç savaş, milyonlarca insanın hayatını alt üst etti. Bu savaşın en büyük mağdurlarından biri de Arap Aleviler oldu. Hem kimlikleri nedeniyle hedef alındılar, hem de Esad rejimiyle özdeşleştirildikleri için düşmanlığın odağına yerleştirildiler. Peki, Türkiye'ye sığınan Arap Alevileri neler yaşıyor? İşte yürek burkan gerçekler...
Savaşın Gölgesinde Bir Hayat: Korku ve Göç
Suriye'nin Lazkiye kentinden Hüseyin*, savaşın ve mezhep ayrımcılığının acımasız yüzünü bizzat yaşamış. 14 yıl süren çatışmalarda hem malını hem de güvenliğini kaybetmiş. O günleri şöyle anlatıyor: "Evime baskın yapıp arabamı gasp ettiler. Kızım o korkunç anları donup kalarak izledi. Bu görüntü aklımdan hiç çıkmıyor."
Arap Alevi kimliğinin savaşla birlikte hedef haline geldiğini belirten Hüseyin, "Alevi olmak, Hz. Ali ve Ehlibeyt'in izinden yürümek demek. Ama biz Beşar Esad'ın yaptıklarının sorumlusuymuşuz gibi gösterildik. Oysa Esad rejimi sadece Alevilere dayanmıyordu, destekçileri arasında Sünniler de vardı," diyor.
Türkiye'de ise durum farklı değil. Birçok Arap Alevi, kimliklerini gizlemek zorunda kalıyor. Önyargılar ve ayrımcılık korkusu, onları görünmez olmaya itiyor.
Türkiye'de Kimlik ve Görünmezlik Arasında: İki Kadının Hikayesi
Mersin'de yaşayan Ece, doğduğundan beri kendini Türk vatandaşı olarak hissettiğini, ancak Arap Alevi olduğu için farklı muamele gördüğünü söylüyor. Adana'dan Dilayla ise sosyal medyada gördüğü haberlerin ardından yaşadığı yalnızlığı şu sözlerle ifade ediyor: "Bu şiddet medyada çok az yer buluyor. Destek veren az olduğu için yalnız hissediyoruz. Konuşmaktan çekinen çok insan var."
Her iki kadın da, Esad'ın Arap Alevi kimliğinin tüm bir topluluğa mal edilmesinden rahatsız. Dilayla, "Bir insanın yaptığı yanlış tüm halka mal edilemez. Rejimle aynı kimliği taşımak, o rejimi desteklemek anlamına gelmez," diyor.
Kilikya Nehir Derneği'nin Çağrısı: "Görünür Olmak İstiyoruz!"
Mersin'de faaliyet gösteren Kilikya Nehir Derneği'nin Yönetim Kurulu Üyesi Metin Solunoğlu, Suriye'deki Arap Alevilerine yönelik şiddeti "insanlık dışı" olarak nitelendiriyor. Solunoğlu'na göre, Türkiye'de yaşayan Arap Aleviler için de tehdit algısı yüksek. Ancak devlete güvendiklerini belirtiyor:
- "Suriye'deki terör örgütleri 'Arap Alevileri öldürün' diye çağrılar yaparken biz burada nasıl rahat olalım?
- Ama biz Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşıyoruz, bayrağımıza bağlıyız, devletimize güveniyoruz."
Kilikya Nehir Derneği olarak sınırda basın açıklamaları yaptıklarını, zincir yürüyüşleri düzenlediklerini ve yardım topladıklarını belirten Solunoğlu, devlet ve medya desteğinin yetersiz kaldığını söylüyor: "Devletin bu zulme sessiz kalmaması gerekiyor. Bu insanlar aç, çocuklar okula gidemiyor, çorba içemiyor. Sadece Esad zulüm yaptı diye, başka bir zulümle karşılık verilmemeli. Zulüm kimden gelirse gelsin, lanetliyoruz."
Sonuç olarak, Suriye'deki savaşın gölgesinde hem fiziksel hem de kimlik olarak hayatta kalmaya çalışan Arap Alevileri, Türkiye'de de benzer bir görünmezlikle mücadele ediyor. Mezhepsel önyargılar, politik etiketlemeler ve medyada yer bulamama sorunları, bu topluluğun varoluşunu daha da zorlaştırıyor. Artık sessizlik değil, görünürlük istiyorlar. Bu feryada kulak vermek, insanlık görevimizdir.