Türkiye'de uzun süredir tartışma konusu olan çıplak arama uygulaması, gözaltına alınan ve cezaevine giren bireylerin yaşadığı travmatik bir deneyim olarak gündemdeki yerini koruyor. İddialar, davalar ve tanıklıklar, bu uygulamanın sistematik bir baskı aracına dönüştüğünü gösteriyor. Peki, yasalarda açıkça yer almamasına rağmen bu uygulama nasıl bu kadar yaygınlaşabiliyor?
Çıplak Arama: Bir Utanç Gerçeği
Çıplak arama, Türkiye'de sır gibi saklanmaya çalışılan ancak birçok kişinin yaşadığı veya tanık olduğu bir gerçektir. Yetkililer tarafından sıklıkla "detaylı arama" olarak adlandırılsa da, bu kelime oyunu gerçeği değiştirmiyor. Bedenleriyle bu işkenceyi yaşayanlar, uygulamanın vahametini en iyi bilenlerdir. Solin Esra Dal'ın Bakırköy Cezaevi'nde yaşadığı, Mücella Yapıcı'nın Gezi Parkı protestoları sırasında maruz kaldığı ve kazandığı dava, Duygu Zeynep'in yaşadığı şiddet ve tehditler, bu gerçeğin acı örnekleridir. Yıllar geçse de yöntem değişmiyor: Çıplak arama devam ediyor.
Yasal Boşluk ve Uygulama
Türk Ceza Kanunu'nda "çıplak arama"ya dair açık bir madde bulunmamasına rağmen, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 116 ve 119. maddelerinde "üst araması"na değiniliyor. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 36. maddesi ise "onura saygılı aramadan" bahsediyor. Ancak, bu maddeler "çıplak arama"nın ne olduğunu ve sınırlarını net bir şekilde çizmiyor. Bu yasal boşluk, uygulamanın keyfi bir şekilde yapılmasına zemin hazırlıyor. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) bile, 2020'de "çıplak arama ancak son çare olarak yapılmalı" diyerek, uygulamanın varlığını dolaylı olarak kabul ediyor.
Güvenlik mi, İşkence mi?
Peki, çıplak arama gerçekten bir güvenlik tedbiri mi, yoksa bir işkence yöntemi mi? Uygulamaya maruz kalanların ifadeleri, bunun bir güvenlik meselesinden ziyade, insanlar üzerinde tahakküm kurmanın bir yolu olduğunu gösteriyor. Avukat Gökmen Yeşil'in dediği gibi: "İnsan onuruna aykırı bir uygulamanın Avrupa’da da olması onu meşru kılmaz." Anayasa'nın 17. maddesi "kimseye işkence yapılamaz" derken, çıplak arama bu maddeye açıkça aykırıdır. Sessizce yapılan, belgelenemeyen ve çoğu zaman korkudan anlatılamayan bu uygulama, insan onurunu derinden yaralayan bir işkence yöntemidir.
- Türkiye'de çıplak arama var.
- İnsanlar bu durumu anlatıyor.
- Davalar kazanılıyor.
- Belgeler, ifadeler ve tanıklar var.
Sonuç olarak, Türkiye'de çıplak arama, yasalardaki boşluklardan faydalanılarak sistematik bir şekilde uygulanan, insan onurunu zedeleyen ve işkence niteliği taşıyan bir uygulamadır. Bu uygulamanın sona erdirilmesi, insan haklarına saygılı bir hukuk devletinin gerekliliğidir. Yokmuş gibi davranmak yerine, bu gerçeği kabul edip, mağdurların yanında olmak ve adaletin sağlanması için mücadele etmek hepimizin sorumluluğundadır.