
Muş'taki Tarihi Kilise Depo Oldu! Kepenek Kilisesi'nin Hazin Sonu
Muş'un gözde tarihi yapılarından biri olan Kepenek Kilisesi, diğer adıyla Arak Manastırı, maalesef kaderine terk edilmiş durumda. Yüzyıllar boyunca ibadet, eğitim ve sosyal yaşam merkezi olarak hizmet veren bu önemli yapı, günümüzde köylüler tarafından depo ve odunluk olarak kullanılıyor olması yürekleri burkuyor.
Kiliseye Ne Oldu?
Mezopotamya Ajansı'nın aktardığı bilgilere göre, kilisenin iç kısmında herhangi bir süsleme kalmamış. Alçı sıvalı duvarlar büyük ölçüde çökmüş ve yapının neredeyse tamamı bakımsızlıktan dolayı ciddi hasar görmüş durumda. Moloz taşlarla inşa edilmiş dikdörtgen planlı yapının ana giriş kapısı ise tamamen ortadan kaybolmuş. Batı cephesi bir evle kapatıldığından, kiliseye giriş artık kuzey tarafından sonradan açılan bir kapı aracılığıyla sağlanıyor. Doğu cephesinde bulunan yarım daire şeklindeki apsis, mimari detayların izlerini taşıyor olsa da, ne yazık ki günümüzde sadece yıkıntılarla ayakta durabiliyor.
Muş ve çevresi, tarih boyunca çok sayıda Ermeni kilisesi, manastırı ve okuluna ev sahipliği yapmıştır. Özellikle Orta Çağ'dan itibaren bu bölge, Ermeni Apostolik Kilisesi için önemli bir merkez haline gelmiştir. Kepenek Kilisesi ise, bölgedeki Roma ve Sasani etkilerini yansıtan ender mimari eserlerden biri olarak öne çıkmaktadır.
Kilisenin mimarisi ve kullanılan malzemeler, özellikle moloz taşlarla inşa edilmiş olması, yapının Roma dönemi mimari geleneklerine uygun olarak inşa edildiğini göstermektedir. Aynı zamanda, Sasani döneminde (M.S. 3.-7. yüzyıllar arasında İran'da hüküm süren Sasani İmparatorluğu) Romalı ustalar tarafından yapıldığına dair araştırmalar bulunmaktadır. Bu durum, yapının bölgedeki kültürel etkileşimlerin ve farklı medeniyetlerin kesişim noktası olduğunu açıkça göstermektedir.
Kilisenin Tarihi Önemi
Kepenek Kilisesi, tarih boyunca sadece bir ibadet yeri olarak değil, aynı zamanda eğitim ve sosyal yaşamın da merkezi olarak kullanılmıştır. Bölgedeki Hıristiyan topluluklar için son derece önemli bir merkez olmuş ve manastır işlevi görmüştür. Bu nedenle, kilisenin korunması ve gelecek nesillere aktarılması büyük bir önem taşımaktadır.
- İbadet Merkezi: Yüzyıllar boyunca Hıristiyan toplulukların dini ritüellerini gerçekleştirdiği kutsal bir mekandı.
- Eğitim Merkezi: Manastır bünyesinde eğitim faaliyetleri yürütülerek, bölgedeki gençlerin öğrenim görmesine katkı sağlıyordu.
- Sosyal Yaşam Merkezi: Topluluk üyeleri burada bir araya gelerek sosyal ilişkilerini güçlendiriyor, kültürel etkinlikler düzenliyordu.
Bu tarihi yapının depo olarak kullanılması, kültürel mirasımıza karşı duyarsızlığın bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Yetkililerin ve ilgili kurumların bu duruma ivedilikle müdahale etmesi, kilisenin restore edilerek aslına uygun bir şekilde korunması ve turizme kazandırılması gerekmektedir. Aksi takdirde, bu değerli tarihi mirasımız zamanla tamamen yok olabilir.
Kepenek Kilisesi'nin durumu, Türkiye'deki diğer tarihi eserlerin korunması konusunda da önemli bir ders niteliği taşımaktadır. Kültürel mirasımızın korunması için toplum olarak daha bilinçli ve duyarlı olmalıyız. Unutmayalım ki, tarihi eserler sadece taş ve tuğladan ibaret değildir; onlar geçmişimizden günümüze uzanan birer köprü, kimliğimizin ve kültürel zenginliğimizin en önemli göstergeleridir.